Bebek sahibi olmak hem anne hem baba için yaşamdaki en unutulmaz duygulardan biridir. Doğum sonrasındaki ilk dönem hem mutlu hem de kaygılı bir dönemdir. Evde hem olumlu hem de olumsuz duyguların yaşanması doğaldır. Bunun yanında bazı annelerin olumlu duyguları yaşayamayıp, normalin üstünde bir olumsuz ruh haline girdikleri görülür. Önlem alınmazsa, bu durum daha da yoğunlaşarak doğum sonrası depresyona yolaçabilir. Doğum sonrası depresyon, doğum yapan her 10 kadından birinde görülen ve genellikle doğumdan sonraki 2-8. haftalar içinde başlayıp, en az iki hafta en çok bir yıl kadar süren bir rahatsızlıktır.
Doğum sonrası depresyonun bulguları normal depresyon belirtilerinden farklı değildir (mutsuzluk, karamsarlık, kilo kaybı, uykusuzluk, umutsuzluk vb.). Bu belirtilere ek olarak doğum sonrası depresyonda ailesine karşı sevgisizlik ve bebeğine karşı zıt duygular ön plandadır. Doğum sonrası depresyonun diğer bulguları; aktivitelere ilginin azlığı, iştah değişikliği, yorgunluk, uyku bozuklukları, bebeğin bakımında güçlükler, bebeğin bakımına dair yoğun kaygılar, suçluluk hissi, kendine güven azlığı, konsantrasyon güçlüğü, hareketlerde aşırı yavaşlama ya da intihar düşünceleridir.
Bazı risk faktörleri taşıyan kadınlarda doğum sonrası depresyonun daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bu risk etmenleri; annenin kendi çocukluğundaki psikolojik travmalar, kadının ya da eşinin işsizliği, sosyal desteğin yetersiz olması, evlilikle ilgili sorunlar, beklenmedik yaşamsal olaylar (ölüm, ayrılık vb.), planlanmamış hamilelikler, çok doğum yapmış olma, daha önceki hamileliklerde depresyon geçirilmesi, anne sütü ile beslememe, kayıpla sonlanan gebelik ve doğum deneyimleri, erken anne-bebek ayrılığı ve bebeğin bakımı ile ilgili duyulan kaygılardır. Gebelik sırasında ya da daha önce geçirilen majör depresyon öyküsünün doğum sonrası depresyon gelişimi açısından risk yarattığı bildirilmektedir. Anne sütü veren kadınlar, kendilerine ayıracak zamanlarının çok az oluşu, emzirme nedeniyle uykusuz kalmaları, ilaç kullanmaları gerektiğinde bebeğe zararı olacak endişesi duymaları gibi nedenlerle kolaylıkla negatif duygu durumuna girebilirler. Bunun yanında anne sütünün hızla kesilmesinin bazı hormonal değişiklikler yoluyla depresif belirtileri daha da kötüleştirdiği düşünülmektedir.
Doğum sonrası depresyon sık görülmesine karşın çoğu kez anne bu konuda yardıma başvurmamaktadır. Bu durumun başlıca nedenleri kadının negatif duyguları nedeniyle kendini yalnız hissetmesi ya da utanması, rutin kontrol için çağrıldığı 6. doğum sonrası haftaya kadar doktorla görüşme olanağı bulamamış olması, yeni doğan bebeğin verdiği heyecanla yakınmalarını dile getirememesi olabilir. Çoğu kadın sorunlarını depresyon olarak algılamaz ve bu konuda destek arayışı içine girmez. Araştırmalar göstermektedir ki; bireysel psikoterapi ya da aile psikoterapisi ile annenin doğum sonrası depresyonu daha kolay atlatması ve ileride benzer sorunlar yaşamaması mümkündür. Daha ağır durumlarda ise ilaçla tedaviden faydalanılabilinir