“BEDEN DİLİ”

Kelime veya dil kullanmadan yapılan her türlü bilgi veya duygu iletişimi ‘beden dili’ olarak kabul edilir. Her zaman için yapılanlar söylenenlerden daha önemlidir çünkü kelimeler sadece duyma hissini tetiklerken, ‘beden dili’ duyma, koklama, dokunma, tatma hislerini tetikler ve birçok duyu tarafından algılanır, işlemlenir. Sözsüz iletişim sözlü iletişimden çok daha kuvvetlidir ve etkilidir. Çünkü sözlü olmayan iletişim daha çok beynin sağ kısmıyla ilgilidir, bilinçdışıdır, duygusal beynimizle direkt temas kurar. Sözlü iletişim ise daha çok beynin sol kısmıyla ilgilidir, bilinçlidir, bilişsel ve rasyoneldir. Her canlı ilk doğduğunda beyinde daha aktif çalışan kısım, ilk olarak sağ beyindir. Bir anne ve bebeğin sezgisel anlaşması ve sözsüz iletişimi, arada kurulan empati tamamen bir sağ beyin mucizesidir. Sol beyin ve sözel kabiliyet, daha sonraki aşamalarda (sosyalleşme, eğitim ve öğrenim esnasında) gelişir ve aktifleşir. Eğitim süreci içerisinde yavaş yavaş sol beyin atak yapar ve sağ beyini baskılayarak, hâkim olan kısım haline gelir. İşte bu sebeple sözlü iletişim sonradan öğrenilirken, beden dili sonradan öğrenilmez, beden dili doğuştandır. Sapir’in deyişiyle, “Beden dili, hiçbir yerde yazılmamış olan,  özenle hazırlanmış ve gizli bir koddur.”

İstatistiklere göre, beden dili iletişimimizin yüzde 65-70’ini oluşturur. Beden dilinin iletişimdeki bu kritik rolüne rağmen, araştırmalar beden diline daha az yoğunlaşmıştır. Bunun ilk sebebi toplumların sözlü iletişime olan yönelimleridir; başarılı iletişimin kelimelerin kullanılmasıyla sağlandığı kabul edilir. Bir diğer sebep ise, beden dilini farkında olmadan algılayıp kullanmamızdır, yani, bilinçdışı olarak. Dolayısıyla, beden dilini sözlü iletişimden ‘daha az farkındalıkla’ kullanırız. Beden dilinin araştırılmasındaki metodolojik zorluklarda bu alanda fazla araştırma yapılmamasının bir diğer sebebidir. Beden dili nasıl tanımlanır? Kayıtlara nasıl geçirilir? Nasıl kodlanır ve analiz edilir? Bu gibi noktalar ampirik çalışmaları zorlaştırmaktadır.

Sözlerin iletişimin sadece yüzde 30’unu, beden dilinin ise yüzde 70’ini oluşturmasının altında yatan dört temel sebep vardır:

1) Beden dili aracılığıyla duygular ve hisler daha isabetli değiş tokuş edilir, 

2) Beden dili aldatmacadan, çarpıtılmadan ve kargaşadan muaf bir şekilde anlamları iletir, çünkü sözsüz iletişim daha doğal, otomatik, nadiren bilincin kontrolündedir; sözel iletişim için ise tam tersi geçerlidir.

3) Beden dili, dilötesi iletişimi de içerir. Hangi kelimeleri söylediğinizden ziyade, nasıl bir ses tonu, vurgulama ve espasla söylediğiniz önemlidir.

4) Beden dilinde kelimeler kullanılmadığı için, laf kalabalığı, tekrarlamalar, anlam karmaşası, soyut terimler tarafından bloke edilmez. 

Beden dili, içinde var olduğu durum, kültür ve eşlik eden duygular/hisler göze alınarak incelenmediğinde yanlış yorumlanabilir. Beden dili eğitimlerinde belli beden duruşu resimleri verip bunların ne anlama geldiğini etiketlemek yaygınlaşmıştır, lakin bu aşırı genellemeci, dolayısıyla yer yer yanıltıcı bir yöntemdir. Örneğin; kollarını bağlayarak oturmak illa ki o kişinin kendini bulunduğu iletişime karşı savunduğu anlamına gelmeyebilir, iletişimin geçtiği odanın ısısının çok düşük oluşu da kişinin üşümesine ve kollarını bağlamasına sebep olabilir. Dolayısıyla, hareketler ortamında, durumunda ve var olan duygular ışığında incelenmelidir.

Beden dili aynı zamanda sözlü iletişimin sağaltmasını yapar, yani beden dili o anda konuşulan sözleri pekiştirebilir, destekleyip tamlayabilir (Örneğin “katılıyorum” derken kafanın onaylar bir şekilde hareket etmesi) veya da tam tersini işaret edip çelişki yaratabilir (Örneğin “dinliyorum” derken gözlerin saate takılması, “korkmuyorum” derken titremek). Bunun yanında, beden dili iletişimin akışını da düzenleyebilir (Örneğin sohbet sırasında ne zaman konuşulacağını ve ne zaman sessiz olunması gerektiğini beden diliyle yansıtmak, “devam et” dercesine kafayı aşağı yukarı hafifçe sallamak.)

Beden dilini yalnız vücut hareketlerimizle değil, aynı zamanda farklı farklı türlerde de kullanırız. Bunlardan biri de mekânsal işaretlerdir. Örneğin ayaktayken ve ya otururken diğerlerine olan “mesafe seçimlerimiz”. Bu seçimlerimiz iletişim kurduğumuz insana verdiğimiz önem ile ilgili anlamlar içerir. Mesafe arttıkça, daha resmi olunur. Yakından uzağa doğru 4 tür mesafe vardır; samimi mesafe, kişisel mesafe, sosyal mesafe, kamusal mesafe. Ayrıca mesafenin miktarı; o insanın yaşına, cinsiyetine, kültürel ve etnik geçmişine, konuya, iletişimin fiziksel ortamına, duygusal yönelimine ve kişisel özelliklerine göre değişir. Dokunmak da beden dilinde önemli yere sahip bir diğer etkendir; takdir, teşvik etmeyi, sevecenliği, desteği, güven vermeyi, ilgi duymayı ortaya çıkarır. Yanlış anlaşılmaması açısından zamanlama ve kullanıldığı durum önemlidir.

“Görsel işaretler” diğer bir beden dili türüdür. İletişim esnasında ne kadar fazla görsel işaret ortaya çıkarsa o kadar çok bilgi alışverişi yapılmış olunur. Bu türün en önemli örneği yüz ifadeleridir; hem düşünceleri hem de duyguları açığa çıkarır. En önemli görsel işaret;“göz teması”dır.  İletişim esnasında gözün içine bakmak iç süreçlerle ilgili bilgi açığa çıkarır ve iletişimde yakınlık sağlar. Göz temasının beden dilinde üç temel anlamı vardır; 1) Göz teması dış dünyaya dair algı kanalımızı açar; örneğin “güçlü göz teması” bilgi arandığı zaman ortaya çıkar. 2) “Göz temasını kesmek” bazı nedenlerden dolayı algı kanalının kapandığı sinyalini verir. 3) Katılımcılar arasındaki hoşnutluk arttıkça göz teması artar, hoşnutluk azaldıkça ise göz teması azalır.

Sözsüz iletişimde değişik zamanlarda çeşitli mesajlar vermek için “sessizlik” de kullanılabilir. Sessizlik; iletişimciye, konuya, zamana, mekâna, kültüre vb. bağlı olarak, başlı başına bir mesaj verir. Sessizlik; değerlendirmek, gizlemek, duyguyu ifade etmek, düşünmek, reddetmek, görmezden gelmek için kullanılabilir. 

Beden dili; birçok farklı boyutu ve sağ beyinden sağ beyine iletim gücüyle incelenmesi ve yorumlanması gereken çok derin bir olgudur… Birkaç fotoğrafın altına, bu ifade bu anlama gelir diyerek özetlenemeyecek kadar detaylı, ana ve duruma özeldir…


Makaleyi orjinal yerinde okumak için tıklayınız...